Salı, Nisan 23, 2024
Ana SayfaEğitimSınav SorularıMedeni Hukuk – Bütünleme Sınavı Soru ve Cevapları- 2014 – AÜHF

Medeni Hukuk – Bütünleme Sınavı Soru ve Cevapları- 2014 – AÜHF

Bu İçeriğimizin Başlıkları

- Advertisement -

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2014 yılı bütünleme sınavı soru ve cevapları

I.KISIM

SORU I: 17 yaşını yeni doldurmuş olan Ufukcan ve kendisiyle aynı yaştaki Nilay evlenmeye karar vermişlerdir. Ufukcan tek taş bir pırlantayüzük satın alıp düğün günü Nilay’a hediye etmek için kuyumcu Ömer’e uğrar. Yüzüğün fiyatının 15.000 TL tutarında olduğunu öğrenen ve o kadar parası olmayan Ufukcan, Ömer’e bir ay sonra düğünü olduğunu ve düğünde takılacak takı veparalarla 15 000 TL’yirahatlıkla ödeyebileceğini, ancak yüzüğü düğün gününden önce mutlaka alması gerektiğini bildirir. Genç âşıkları mutlu etmek isteyen Ömer, bu teklifi kabul edip yüzüğü teslim eder. Gerçekten de bir ay sonra Ufukcan ve Nilay velilerinin rızası ile evlenirler.

Düğüne katılım ve dolayısıyla takılan takılar, Ufukcan‘ın beklentilerinin çok altında kalmıştır. Ufukcan takılan paralardan 7500 TL’yi Nilay’la tanışmasına vesile olan ve o sıralar zor durumda bulunan yakın arkadaşı Mehmet’e bağışlamış; balayına gitmek için ayırdığı paralar dışında geriye de bir şey kalmamıştır. Bu durumda ne yapacağını kara kara düşünen Ufukcan tüm bu olanları babası Hüsnü‘ye anlatmış; oğlunun sorumsuzca hareket ettiğini düşünen Hüsnü sinirden deliye dönmüştür. Hüsnüönce Ömer’i arayarak parayı ödemeyeceklerini ve yüzüğü iade edeceklerini belirtmiş; daha sonra da Mehmet’i arayarak söz konusu bağışa rızası bulunmadığını söyleyerek 7.500 TL’yi iade etmesini istemiştir.

a)Ömer ile Ufukcan arasında yapılan satım sözleşmesi geçerli midir?(5 p.).

Ufukcan ayırt etme gücüne sahip küçüktür. Sınırlı ehliyetsizdir. Sınırlı ehliyetsizler, kendilerini borç altına sokan işlemleri ancak yasal temsilcilerinin rızasıyla yapabilirler. Olayda Ufukcan’ın babası Hüsnü’nün işleme rızası bulunmadığı için sözleşme geçersizdir.

b)Mehmet, 7.500 TL’yi iade etmekle yükümlü müdür? (5 p.).

Ufukcan 17 yaşında olmasına rağmen yasal temsilcisinin rızasıyla evlenmesiyle birlikte ergin (reşit) olmuştur. Dolayısıyla evlendiği andan itibaren tam ehliyetli hale gelmiştir. Artık herhangi bir hukuki işlem yapabilmek için yasal temsilcisinin rızasını almak zorunda değildir. Tam ehliyetlilerin hukuki işlem ehliyetleri de tamdır. Bu nedenle Ufukcan’ın yaptığı bağışlama sözleşmesi geçerli olduğundan, Mehmet 7.500 TL’yi iade ile yükümlü değildir.

SORU II: Yusuf, Ankara‘nın Haymana ilçesindeki meyve bahçesini Kadir’e kiraya vermiş, ayrıca Cemal’den aldığı borca teminat teşkil etmek üzere onun lehine söz konusu taşınmaz üzerinde ipotek kurmuştur. Yusuf söz konusu taşınmazı daha sonra da 150.000 TL’ye Mustafa’ya satmış ve taşınmaz tapuda Mustafa adına tescil edilmiştir. Yusuf, meyve bahçesinin satımından elde ettiği parayla Hüseyin’den Ankara/Keçiören’de bir daire satın almıştır. Ancak daha sonra Hüseyin’in,sadeceuzman hekimlerce fark edilebilecek şekilde akıl hastası olduğu ve işlemi yaptığı esnada da ayırt etme gücüne sahip olmadığı anlaşılır.

a)Kadir meyve bahçesini kiralamış olduğunu ve kira sözleşmesinin devam ettiğini Mustafa’ya karşı da ileri sürebilir mi? Değişik ihtimallere göre açıklayınız. (5 p.).

Kira sözleşmesinden doğan haklar nisbi haklardandır. Dolayısıyla Kadir, bu hakkını sadece sözleşmeyi yaptığı kişiye, yani Yusuf’a karşı ileri sürebilir. Ancak kira hakkı tapu siciline şerh verilmiş ise yeni malik Mustafa’ya karşı da ileri sürülebilir.

b)Cemal ipotek hakkını Mustafa’ya karşı ileri sürebilir mi? Neden ? ( 5 p.).

İpotek bir sınırlı ayni hak olduğu için Cemal, bu hakkını herkese ve dolayısıyla yeni malik Mustafa’ya karşı da ileri sürebilir.

c)Yusuf dairenin mülkiyetini kazanmış mıdır? Yusuf’un Hüseyin’in akıl hastası olduğunu bilmemesi ve bilmesinin de mümkün olmaması vereceğiniz cevabı değiştirir mi? (8 p.).

Özel hukukta genel olarak iyiniyeti koruyan bir düzenleme yoktur. Aksine, bir hukuki engelin mevcut olması durumunda kanunun öngördüğü yaptırım devreye girer. Örneğin taraflardan biri ayırt etme gücüne sahip değilse, sözleşme diğer taraf iyiniyetli olsa bile batıldır. İyiniyet sadece kanunun öngördüğü durumlarda ve kapsamda korunur. Somut olaydakine benzer durumlarda iyiniyeti koruyan özel bir düzenleme mevcut değildir. Bu nedenle Yusuf iyiniyetli olsa bile, Hüseyin tam ehliyetsiz olduğu için sözleşme geçersiz olup, Yusuf dairenin mülkiyetini kazanmamıştır.

SORU III:Ünlü futbolcu Seyhun ile magazin sayfalarına da yansıyan fırtınalı bir aşk yaşayan dizi oyuncusu İklimsu, Seyhun’un kendisini başka biriyle aldattığını öğrenince çılgına döner ve ondan ayrılır. Bu durumu bir türlü gururuna yediremeyen İklimsu intikam almaya yemin etmiştir. O sıralar kendisini arayan bir magazin programı yapımcısının 50.000 TL karşılığında programa çıkma teklifini kabul eder. İklimsu, canlı yayınlanan programda Seyhun’un cinsel hayatındaki anormalliklerden, hiç kimsenin bilmediği sırlarına kadar her şeyi alaycı bir üslupla ballandıra ballandıra anlatır. Programın yayınlanmasından sonra kulübüyle ilişiği kesilen ve insan içine çıkacak yüzü kalmayan Seyhun soluğu avukatında alır.

Somut olayda Seyhun’un İklimsu’ya karşı kişilik hakkını koruyan davalardan hangilerini açıp hangilerini açamayacağını gerekçeli olarak açıklayınız. (10 p.).

Kişilik haklarına saldırı canlı yayında gerçekleşmiş ve sona ermiş olduğundan “önleme” ve “saldırıya son verilmesi” (durdurma, men) davası açılamaz. (3 p.).

Sona ermiş olsa bile etkileri devam eden bir saldırı söz konusu olduğu için tespit davası açılabilir. (2 p.).

İklimsu kusurlu olduğu için Seyhun, maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. (2 p.).

Seyhun ayrıca hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın (olayda 50.000 TL’nin) vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesini talep edebilir.(3 p.).

SORU IV: Eşini bir süre önce kaybeden Gülendam, kalabalık aile yemeklerinin özlemini çekmekte ve bunun için bahaneler aramaktadır. Bir bayram günü yine bir yemek düzenler ve aşağıdaki şahısları davet eder:

a)O sıralar kendisi yurtdışında bulunan oğlu Selim’in eşi Ayşe;

Gülendam ile Ayşe arasında birincidereceden üstsoy-altsoy kayın hısımlığı bulunmaktadır.

b)Ayşe’nin annesi Neriman;

Gülendam ile Neriman arasında bir hısımlık ilişkisi bulunmamaktadır; zira kayın hısımlığı, eşlerden biri ile diğerinin kan hısımları arasındaki hısımlıktır.Eşlerden birinin kan hısımlarıyla diğerinin kan hısımları arasında hukuken bir hısımlık ilişkisi mevcut değildir.

c)Selim‘in boşandığı ilk eşi Tülay;

Gülendam ile Tülay arasında birinci dereceden üstsoy-altsoy kayın hısımlığı bulunmaktadır. Selim’in Tülay’dan boşanmış olması önemli değildir; zira kayın hısımlığı, kendisini meydana getiren evliliğin sona ermesiyle ortadan kalkmaz (TMK.m.18/II).

d)Gülendam’ın yeğeni Alper,

Gülendam ile yeğeni Alper arasında üçüncüdereceden yan soy kan hısımlığı bulunmaktadır.

Gülendam ile yukarıda sayılan şahıslar arasındaki hısımlığın türünü ve derecesini belirtiniz. (12 p.).

II.KISIM (Soruların her biri 12.5 puan değerindedir)

C.1) B’nin evi terk etmesi haklıdır. Ancak terk nedeniyle boşanma davası açmadığı gibi, A’nın açtığı davanın da reddini talep etmiştir. A’nın geçimsizlik nedeniyle açmış olduğu boşanma davasında A kusurludur. Ancak davalının A’nın kusuru nedeniyle davanın reddini talep etmesinde “hakkın kötüye kullanılması” niteliği vardır. Bu nedenle B’nin savunması haklı sayılmayıp boşanmaya karar verilebilir.

C.2)Mal rejiminin tasfiyesinde 2002 sonrası edinilen mallarda karar tarihindeki rayiç değerler esas alınır. Karar tarihi ise bizim hukuk sistemimizde son bilirkişi raporu tarihidir.

Otomobil 2009 yılında yani son keşif tarihinde 60.000 TLdır.

B otomobilin alımına 1/5 oranında ( 10.000/500000) katkıda bulunmuştur.

Tasfiye tarihindeki değer 60.000 dır. Bunun 1/5 i B’nin katkı alacağıdır.

A otomobilin 30.000 TL’sini evlilik öncesi satın aldığı otomobilin satış bedelinden karşılamıştır. Bu miktar TMK.md.220 b. 2 gereğince kişisel maldır.

A otomobilin 10.000 TL’sini babasından bağış alarak karşılamıştır. Bu miktar da TMK.md.220 gereğince kişisel maldır.

Buna göre B , A dan sadece 60.000 x 1/5 oranında katkı alacağı talep edebilir.

C.3) K, M ile tapuya gidip satış sözleşmesi yapamaz. Somut olayda M ile vasisi K arasında menfaat çatışması vardır. Bu durumda bu sözleşmede K’yı temsil etmek üzere bir kayyım atanması gerekir. (TMK. md.426 b.2).

C. 4) Soybağının reddi davası:

Medeni Kanunun 285.maddesinde kabul etmiş olduğu babalık karinesinin çürütülmesi ancak “soybağının reddi davası” açmak suretiyle mümkün olabilir (MK md.286/I). Bu itibarla, koca tek taraflı bir irade açıklamasında bulunmak veya karısı ile anlaşma yapmak ya da başka davalar açmak suretiyle çocuğun soybağını reddedemez.

Soybağının reddi davasını açma hakkı sadece kocaya değil, kocanın yanısıra çocuğa, diğer ilgililere ve baba olduğunu iddia eden kişiye de tanınmıştır.

Soybağının reddi davasını açma hakkı, kendisinden başkalarına da tanınmış olmakla birlikte asıl davacı kocadır (MK md.286/I). Bu davayı açma hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır, bu sebeple koca tarafından bizzat kullanılması gerekir. Koca ayırt etme gücüne sahip olmak şartıyla kısıtlı olsa bile, bu hakkını kullanırken yasal temsilcinin iznini almak zorunda değildir. Ancak, koca tam ehliyetsiz yani ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun ise, yasal temsilcisinin ya da atanacak bir kayyımın onun adına dava açmasına imkan yoktur. Medeni Kanun bu durumda kocanın altsoyuna, ana ve babasına, hatta baba olduğunu iddia eden kişiye dava açma imkanı tanımaktadır (MK md.291/I). Koca ayırt etme gücünü davayı açtıktan sonra kaybederse, bu takdirde yasal temsilcisi açılan davayı devam ettirebilir.

Bu durumun yanısıra, kocanın dava açma süresinin geçmesinden önce ölmesi, gaipliğine karar verilmesi hallerinde de dava hakkı, çocukla birlikte mirasçı olanların veya çocuk sebebiyle mirasın dışında kalanların hepsine değil (önceki Medeni Kanundan farklı olarak), fakat bunlardan sadece “kocanın altsoyuna, anasına ve babasına” tanınmıştır. Yine dava açabileceklere “baba olduğunu iddia eden kişi” de eklenmiştir. Bu kişiler, doğumu ve kocanın ölümünü, ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden itibaren bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabileceklerdir (MK md.291/I).

Medeni Kanunumuz çocuğa da soybağının reddi davası açma hakkı tanımaktadır (MK md.286/II). Ergin olmayan çocuğa tanınan bu hakkın kullanılması ise pek tabiî çocuğa atanacak bir kayyım eliyle mümkün olabilecektir.

Soybağının reddi davasında davalı ana ve çocuktur. Soybağının reddi davası sadece anaya karşı açılamaz (MK md.286/I c.2). Dava, ana veya çocuktan birinin ölmüş olması halinde diğerine karşı, her ikisi de ölmüşse çocuğun mirasçılarına karşı açılmalıdır.

Çocuk tarafından açılacak soybağının reddi davası, ana ve kocaya karşı açılır (MK md.286/II c.2).

Davacının soybağının reddine ilişkin talebinin mahkemece kabul edilmesi halinde verilen hükmün sonucu, çocuk lehinde o güne kadar geçerli olan babalık karinesinin çürütülmüş olması, artık hüküm ifade etmemesidir. Çocuk artık babası ile soybağı ilişkisi bulunan bir çocuk olmaktan çıkar; baba ile soybağı kurulmamış ve babası hukuken belirlenmemiş bir çocuk haline gelir. Bu sonuç sadece çocuğun babası ile olan soybağı bakımındandır; yoksa çocuk ile anası arasında doğumla kendiliğinden kurulmuş olan doğal soybağı ilişkisi yine devam eder.

Soybağının reddine ilişkin hükmün sonuçları geçmişe etkilidir, yani çocuğun doğduğu andan itibaren hüküm ifade eder. Hüküm, niteliği itibarıyle yenilik doğurucudur.

Ankahukuk Sitesi kurucusu ve yöneticisi

İçeriğimize yorumda bulunmak ister misiniz?

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlginizi Çekebilir

Siteden...

İlgili İçerikler