Cuma, Mart 29, 2024
Ana SayfaHukuk HavuzuCeza Muhakemesiİfade Alma Hakkında Önemli Bilgiler

İfade Alma Hakkında Önemli Bilgiler

Bu İçeriğimizin Başlıkları

- Advertisement -

İfade alma, sorgu ile arasındaki fark, ifade almak üzere davet, zorla getirme, kimlik tespiti, suçlamanın bildirilmesi, ifade alma süreci, yasak ifade ve sorgu yöntemleri, yasak usuller ile elde edilen ifadeler

Türk Hukuku “ifade alma” ve “sorgu” arasında önemli bir fark yaratmıştır: “İfade alma”, suçlanan kişinin kolluk kuvvetleri, ya da savcı önünde yaptığı açıklamalardır (CMK 2/1-g). “Sorgu” ise, böyle bir kişinin hakim önünde açıklamalarda bulunmasıdır (CMK 2/1-h).

Burada şuna dikkat etmek gerekir. Devletin şüphelenmediği kişiye soru sorması da mümkündür. Buna “bilgi toplama” denir.

1- İfade almada birinci aşama: ifade almak üzere davet.

1.1 –   Cumhuriyet savcısının ifade almak üzere çağırı çıkarması.

CMK 145‘e göre, ifade ya da sorgu için çağrılan kişilere davetiye gönderilir. Kişinin bu davete uymaması olasıdır. “Davetiye ile çağrılan kişiye, çağrılma nedeni açıkça belirtilmek zorunda olduğu gibi, gelmezse zorla getirileceği” de bildirilir.

Gelmediği takdirde, ayrıca Kabahatler Kanunundaki emre aykırı davranış kabahatini işlemiş olur (KK 32).

Oysa uygulamada gönderilen çağrı yazılarında, ilgiliye hangi olayla ilgili çağrı yapıldığı yazılmamaktadır.

Hak kısıtlayan bu işlem; telefon masajı, e-mail gibi yön- temlerle yapılamaz. Mutlaka yazılı olmalıdır. CMK sadece tanıkların çağrılmasında telefon vs den faydalanmayı kabul etmişse de, çağrı kağıdına bağlanan sonuçların bu durumda uygulanmayacağını belirtmiştir.

1.2 –   Kolluk savcıdan emir almadan kendiliğinden ifade alabilir mi?

Hayır bu mümkün değildir. Kanunun kabul ettiği sisteme göre, kolluğun yapacağı bütün araştırma ve soruşturma işlemleri için C. savcısından her bir işlem için tek tek ya- zılı emir alması gerekir (CMK 161/2). Bu nedenle, kolluk “kendiliğinden” tanık dinleyemez, şüpheli veya sanık ifadesi alamaz. Ancak 6638 sayılı yasa ile PVSK’nun 15 inci maddesine :

“Polis, müşteki, mağdur veya tanık ifadelerini, ikamet ettikleri yerlerde veya işyerlerinde de alabilir. Bu fıkranın kapsamı ile uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığı’nca belirlenir” fıkrası eklenmiştir.

CMK 161 inci madde gereğince, soruşturma evresinin sorumlusu C.  savcısı olduğuna göre bu hüküm öncelikle CMK’na aykırıdır. Kaldı ki mağdur sıfatıyla da olsa bir kişinin ifadesinin alınması için (zorunlu tıbbi gerekler dışında) evine veya işyerine kolluğun gelmesi, toplumsal çevre açısından o kişi üzerinde olumsuz etki yapabilir. Ayrıca önemli bir delil olan tanık ifadesi, üçüncü kişilerin muhakeme konusu olayla ilgili olarak beş duyuları vasıtasıyla sahip oldukları bilgileri, C. savcısı, hakim veya mahkemeye anlatmaları demek olduğundan (CMK 43/5), tanık ifadesini alma yetkisinin kolluğa verilmesi CMK’nun esasına ay- kırıdır. Her ne kadar PVSK 15/1 de “Polis, yaptığı tahkikat esnasında ifadelerine müracaat lazım gelen kimseleri çağırır ve kendilerine lüzumu olan şeyleri sorar” denilmekte ise de, bunu “ BİLGİ ALMA” şeklinde anlamak gerekir.

2 – Zorla getirme

2.1 – Çağırı yapılmadan zorla getirme kararı verilemez.

Zorla getirmenin ön koşulu, ikaz içeren davetiye gönderilmesidir. Kendisine suç yüklenen ve sonuçta ceza yaptırımı ile karşılaşabilecek olan kişinin bu davetten kaçma olasılığı vardır. Davete uymayan kişi, hakim kararı ile zorla getirilir. Bu durum, kişinin kolluk zoruyla; hakim, savcı,ya da kolluk önüne getirilmesidir.

Zorla getirme, hakim kararı veya savcı emri ile olur. Bu yetki kolluğa verilmemiştir. Kolluk, bilgisine başvurmak istediği kişiyi çağırabilir. Ancak gönüllü gelmeyenleri zor- la getiremez (PVSK 15).

Buna rağmen, bu yetki, CMK ya aykırı olarak, jandarmaya verilmiştir (Jandarma Yönetmeliği 36). Bu yönetmelik ka- nuna aykırı olduğu için, uygulanmamalıdır.

2.2 – Zorla getirmenin yöntemi nedir?

CMK 146/1 e göre, çağrıldığı halde gelmeyen şüpheli veya sanığın zorla getirilmesine karar verilebilir.

CMK 146/2 inci fıkraya göre, zorla getirme kararında şüp- heli veya sanığın açıkça kim olduğu, kendisiyle ilgili suç, gerektiğinde eşkalini ve zorla getirilmesinin nedenleri yazılacaktır.

Maddenin 3 üncü fıkrasına göre de, bu kararın bir örneği şüpheli veya sanığa verilir.

Bu karar üzerine çağrılan şüpheli veya sanık, derhal, olanak bulunmadığında, yol süresi hariç EN GEÇ 24 saat içinde, çağıran hakimin, mahkemenin veya C. savcısının huzuruna götürülür ve sorguya çekilir veya ifadesi alınır (CMK 146/4).

Zorla getirme bunun için haklı görülecek bir zamanda baş- lar ve hakim, mahkeme veya C. savcısı tarafından sorguya çekilmenin veya ifade almanın sonuna kadar devam eder (CMK 146/5). Zorla getirme kararının yerine getirileme- mesinin nedenleri, köy veya mahalle muhtarı ile, kolluk görevlisinin birlikte imzalayacakları bir tutanakla saptanır.

2.3 – Zorla getirme kararına itiraz edilebilir mi?

Zorla getirme kararı bir hakim tarafından verilmiş ise, CMK 267’ye göre genel hükümler çerçevesinde itiraz olanaklıdır.

Ancak, Cumhuriyet savcısının bu isteğine karşı, her hangi bir itiraz yolu yoktur.

Bununla birlikte, savcının bu işlemi Sulh Ceza Mahkemesine şikayet benzeri bir itiraz yolu ile gidilebilmelidir. Bu konuda Almanya’da “özgürlükler hakimi” ihdas edilmiş ve “Rechtsweg” adı altında, soruşturma aşamasındaki bütün adli işlemlerin denetlenmesi yolu açılmıştır. Bizde 2014 yılında ihdas edilen sulh ceza hakimliklerine, soruş- turma evresinde yapılan tüm adli işlemleri denetleme yetkisi de verilmeli idi.

2.4 – Zorla getirme kararı hangi hallerde verilir?

Zorla getirme kararı verilebilmesi için, şu koşulların bulunması gerekir:

1)  Şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı (CMK 100) verilmesi için yeterli nedenler bulunmalıdır.

2)  Şüpheli veya sanığın yakalanması (CMK 90) için yeter- li nedenler bulunmalıdır.

3)  Şüpheli CMK 145 maddesine göre çağrıldığı halde gel- memiş olmalıdır (CMK 146).

2.5 – Zorla getirme kararları kaç türlüdür?

Zorla getirme kararı, “tarihi belli” ve “günsüz” olarak verilebilir.

“Günsüz” kararlarda, istenen kişinin ele geçirildiğinde adliyede hazır edilmesi gerekir. Ancak her iki tip zorla getirme kararında da, şüpheli veya sanık, “derhal”, ça- ğıran makamın önüne götürülür. “Derhal” götürme ola- nağı yoksa, yol süresi hariç 24 saat öngörülmüştür (CMK 146/4).

Kanun, uygulamada rastlanan suiistimalleri önlemek için, 2006 yılında değiştirilerek, zorla getirmenin başlama ve bitme zamanını açıkça düzenlemiştir: “haklı görülecek zamanda” başlayan işlem, “ifade alma ve sorgu” ile biter (146/5).

2.6 – Zorla getirmede zor kullanmanın ölçüsü nedir?

Şunu unutmamak gerekir ki, zorla getirmeden amaçlanan, davete rağmen gelmeyen kişinin ikametine kolluk gücü gönderilerek, kişinin, davet edildiği makama kendi isteğiyle, fakat kolluk nezaretiyle gelmesinin teklifi, bu teklife uyulursa, kolluk nezaretinde istenilen makama götürülmesidir.

Zorla getirme kararı, konutta arama yetkisi vermez.

Ancak, zorla getirme kararı, kolluğun PVSK 16 madde- sinde düzenlenen, ölçülü zor kullanma yetkisini harekete geçirir. Direnme halinde, yani bu teklife uyulmazsa, zor kullanılarak, istenilen makama götürülür. Buradaki zor kullanmanın derecesi, kişinin direnmesi ile orantılı ve ita- ati sağlayacak ölçüde olmalıdır.

3 – İfade veya sorguda ikinci aşama: kimlik tespiti

CMK sisteminde her ifade ve sorguda kişinin kimliğinin tespiti, yasal bir zorunluluktur (CMK 147/1-a).

3.1 – Kimlik konusundaki sorular

Kişi susma hakkına sahip ise de, kimliğine ilişkin soruları doğru olarak yanıtlamak zorundadır.

Kimliği hakkında başkasına ait olmayan herhangi bir kim- lik bildirirse, Kabahatler Kanunundaki “kimliği bildirmeme kabahati” (KK 40) oluşur. Bu halde öncelikle idari para cezası verilir.

Akabinde, “tutularak”, durumdan derhal C. savcısı haberdar edilir. Bu kişi kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya kadar gözaltına alınır, gerekirse tutuklanır (KK 40). Kişi- nin kimliğinin belirlenmesi halinde, gözaltı veya tutuklama haline derhal son verilir.

Şayet şüpheli kişi , “başkasına ait kimlik veya kimlik bilgileri” vermiş ise, o zaman, TCK daki “başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” başlıklı 268/1 deki suçu işlemiş olur ve iftira suçuna ilişkin hükümler ile cezalandırılır.

3.2 – Kimliğin saptanması.

Kimliğin saptanmasında; adı, soyadı, TC kimlik numarası, ana baba adı, doğum tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu yer, okur-yazarlık ve sabıka durumu, uyruğu, yerleşim yeri ve diğer irtibat adresleri sorulur. Bunun yanında, işi, aylık geliri, medeni hali, varsa çocuk sayısı gibi, cezanın kişi- leştirilmesinde etki edecek ekonomik sorular da sorulur.

3.3 – Fizik kimliğin tespiti nedir?

Fizik kimliğin tespiti sadece kimliği belli olmayan şüphe- liler hakkında kabul edilmiştir (CMK 81).

4 – İfade veya sorguda üçüncü aşama: suçlamanın bildirilmesi.

Suçlamayı (isnadı) öğrenme müdafaa hakkının en temel unsurlarındandır. Bundan ötürü şüpheli soru sormadan önce, kendisine yükletilen suç anlatılır (CMK 147/1-b).

Burada önemli olan, fiilin ayrıntılarının da açıklanmasında büyük yarar vardır. İyi bir ifade alma ya da sorgu, kişiye suçlandığı olay açıklandıktan sonra, bu olayı anlatmasına fırsat verilen biçimde yürütülen ifade veya sorgudur. Kişi olayı anlattıktan sonra, kendisine aydınlatıcı soruların sorulmasına engel bir kural da yoktur.

5 – Dördüncü aşama: hakların bildirilmesi.

5.1 – Müdafiden yararlanma hakkı.

3842 sayılı Yasa ile Türk Ceza Adalet Sistemine (CAS) ge- tirilen bu büyük yenilik, CMK 147/1-c maddede görülmüştü. Burada, hakkın “bildirilmesinden” daha çok, “öğrenilmesi” amaçlanmıştır. Buna göre, kendisine bu hakkı anlatılan (AİHM kararlarına göre, öğretilmesi de gerekir) kişi, kolluk, savcı ve yargıç önünde, kendisine hukuki yardımda bulunacak bir müdafii ile açıklamalarda bulunabilir.

Kişi müdafiden yararlanma hakkından vazgeçebilir. Ancak, aşağıda irdeleyeceğimiz gibi, kanundan doğan, yani şüpheli istemese de kendisine bir müdafiin yardımının gerekli olduğu hallerde, vazgeçme hakkı yoktur.

Şunu hatırlatmakta yarar görmekteyiz. Zorunlu müdafilik halleri dışında, müdafisiz olarak, kollukta alınan ifadenin, hakim veya mahkeme önünde şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınması da yasaklan- mıştır (CMK 148/4).

Şüpheli kendisine bir müdafi seçebilir.

5.2 – Yakalandığını yakınlarına bildirme hakkı.

Yakalanıp da eve gelmeyen bir yakın, aile içerisinde drama sebebiyet verir. Bu nedenle bir kişinin devlet ta- rafından yakalanarak gözaltına alındığının yakınlarına bildirilmesi anayasal bir haktır (CMK 95, 147, Yakalama Yönetmeliği 8).

5.3 – Susma hakkının bildirilmesi.

AY 38/5 e göre, şüpheli veya sanığın “kendisini suçlamama hakkı” vardır. Bu hakkın kendisine bildirilmesi zorunludur (CMK147/1-e, Yakalama Yönetmeliği 23-e). Bu hak kişiyi, kendi aleyhine suçlamada bulunma tehlikesinden korumak için kabul edilmiş, pasif bir haktır. Ancak, önemli olan şudur ki şüpheliye veya sanığa lehine delileri toplama hakkı da olduğu da mutlaka hatırlatılmalıdır ki, susma hakkından dolayı olası bir zarar görmesin. Söz gelimi, etkin pişmanlık, uzlaşma olanaklarından yoksun kalabilir. müdafi, susma hakkının kullanılıp kullanılmamasının olumlu, olumsuz tüm yanları ile ilgili, aydınlatıcı bilgi vermek zorundadır.

Şüpheli susma hakkının sonuçlarını iyice bilmelidir, yani bu haklar, kendisine anlayacağı bir biçimde, iyice öğretilmelidir. İşte, burada müdafiin görevi büyük önem taşımaktadır.

Bu hak sanığı kendini suçlayıcı beyanda bulunmaya karşı koruduğu gibi, bazı hallerde, yukarıda belirtildiği üzere, şüpheli aleyhine sonuçlarda doğurabilir. Mesela, bu hakkı kullanan şüpheli, etkin pişmanlıktan yararlanmaz. Uzlaştırmaya tabi suçlarda, uzlaşmadan doğacak olan takipsizlik kararından mahrum kalabilir. Bu nedenle, müdafi olarak, somut olaydaki suçu dikkate alarak, şüpheliye bu hakkın iyi ve sakıncalı yanlarını öğretiniz.

Bu hakkı kullanıp kullanamayacağı kararını şüpheli vermelidir. Onu yönlendirmeyiniz.

Şüphelinin haklarını anlamış (öğrenmiş) olması gerek- lidir. Haklarını anlayıp anlamadığı belirlenirken, kişinin yaşı, zeka durumu, eğitim durumu, hakkın söylenmesi sırasında iradesini sakatlayan (sarhoşluk, uyuşturucu veya bir ilaç) etkisi altında olması veya fiziksel ve biyolojik bir engel gibi, daha önceden kollukla bir temasının olup olmadığı, Türkçe’yi iyi anlayıp, anlamadığı gibi hususlar, iyice araştırılmalıdır.

5.4 – Kısmi susma

Susma hakkı kısmi olarak ta kullanılabilir. Yani, bazı sorular için kullanılabilir, bazıları için kullanılmayabilir. Eğer şüpheli başta susma hakkını kullanacağını söylemişse, artık ısrarla, uygulamada yapıldığı üzere, tüm soruları tek tek sorup, her bir soru için bu hakkın kullanılıp kullanılmayacağı durumuna son verilmelidir.

Uygulamada bazı müdafiiler, gizli olan bir soruşturma- da, soruların tamamını bu şekilde öğrenmiş olduklarını ve müdafaayı da buna göre ileride daha sağlıklı kurma olanağına sahip olduklarını da ileri sürmektedirler. Bu da, uygulamanın kendine göre bulduğu bir yöntemdir.

Bununla  birlikte,  bazı  sorulara  cevap  verdikten  sonra, bazı sorulara karşı susma hakkının kullanılması şeklinde- ki kısmi susma, ileride duruşma sırasında sanık aleyhine sonuçlar doğurabilir: duruşma yargıcı sanığın duruşmada verdiği beyana, bu nedenle inanmayabilir.

5.5 – Susma hakkını kullanan şüphelinin, “derhal hakime çıkarılması” görüşü

Uygulamada, susma hakkını kullanan şüphelinin, gözaltı süresi dolmadan hakime çıkarılmasını önerenler vardır. Bu görüş, kollukça başka araştırma işlemlerinin yapılma- dığı hallerde, doğrudur.

5.6 – Haklar ne zaman bildirilmelidir?

Yukarıda da belirttiğimiz üzere, haklar ilk yakalama anın- da söylenmelidir. nezarethane defterine kayıt yapılırken, başka bir memur tarafından, haklar tekrar söylenmeli (öğretilmeli) ve deftere şüphelinin imzası alınmalıdır. İfade almaya başlamadan önce de, bu hakların mutlaka tekrar hatırlatılması gerekmektedir.

6 – İfade alma süreci nasıl yürür?

İfade veya Sorgu işlemlerinin kaydında teknik olanaklardan yararlanılır.

Kanun, ifade almanın teknik olanaklardan yararlanılarak kayda alınması mecburi tutulmuş iken (CMK147/1- h), yönetmelikte ihtiyari tutulmuş olması (Yakalama Yönetmeliği 23-i) dikkat çekicidir. Kanun, yönetmelikten önce uygulanacağı için, her ifadenin teknik olanaklarla kayda alınması zorunludur

6.2 – İfade veya sorgu tutanağı

Alınan ifade veya yapılan sorgu ile ilgili bir tutanak düzenlenir (CMK147/1-i: Yakalama Yönetmeliği 23-j).

Bu tutanakta: İfade verme veya sorguya çekmenin işlemi- nin yapıldığı yer ve tarih; Bu işlemler sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği; İfade vermenin veya sorguya çekmenin yapılmasında yukarda söylenen işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemişse sebepleri; tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır bulunan müdafi tarafından okunduğu ve imzalandığı yazılacaktır.lerek söylemek gerekirse, bazı müdafiilerin önceden hazırlanmış bulunan ifade tutanaklarını hazırmış gibi imzaladıkları yolunda duyumların varlığı da bir gerçektir. Müdafiinin hazır bulunması bir noterlik işlevi de- ğildir. Şekli bir bulunma hiç değildir. Kanun koyucunun amacı adil yargılamanın gereği olarak ve savunma hakkının tam kullanımını sağlamak için Müdafiin hazır bulunmasını amaçlamıştır. Bunun aksini yapmak hem yasaktır, suçtur, hem de avukatlık etiğine aykırılıktır.

Tutanakta son olarak imzadan çekinme halinde bunun nedenleri yer alacaktır.

6.1 – İfade ve sorguda yasak sorgu yöntemleri nelerdir ?

Ceza yargılaması, toplum çıkarları ile birey çıkarlarının çatışma içinde oldukları bir alandır. İfade alma veya sorguya çekmede, yargılamada gerçeği bulma için çalışma yapılırken, bu husus göz ardı edilmemelidir. Suçu ve suçluyu bulmak için, yargılamada bazı özgürlüğü kısıtlayıcı önlemler de kuşkusuz olacaktır. Ama burada bir dengeyi gözden kaçırmamak da asıldır. İnsan onuru hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bu Anayasanın 17/3 maddesinin bir gereğidir. İşte ifade verenin veya sorguya çekilenin sanığın iradesinin baskı altında olmaması ve açıklamalarının özgür iradesine dayanması koşuldur (CMK148/1).

Kötü davranma, işkence, ilaç verme, yorma, aldatma, ce- bir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel ve ruhsal müdahalelerin yapılması yasaktır (CMK 148/1, Yakalama Yönetmeliği 24).

Yasaya aykırı çıkar sözü de yasaktır (CMK 148/2: “kanuna aykırı yarar vaat etmek yasaktır”, Yakalama Yönetmeliği 24).

7 – Yasak usullerle elde edilen ifadeler delil olarak kabul edilir mi?

Kuşkusuz delil olarak kabul edilemez. Zaten yukarda örnekleme olarak sayılan yöntemler ve benzerleri ile özgür iradenin ortadan kalktığı kabul edilmektedir. Dolayısıyla, artık beyanın rıza ile yani özgür iradeye uygun olduğunu söylemek, mantık kuralları ile de bağdaşmaz.

8 – Yeniden ifade alma yasağı nedir ?

Yasa, yapılan somut soruşturmada, şüphelinin aynı olay- la ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması gereksinimi ortaya çıktığında, bu işlemin ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabileceğini, kolluğun böyle bir yetkisinin bulunmadığını belirtmiştir (CMK 148/5, Yakalama Yönetmeliği 24 /4). Kanun koyucu böylece, Yasak İfade Alma Usullerinden birisi olarak da, şüphelinin kolluk tarafından ikinci kez ifadesine başvurulmasını göstermiştir.

9 – İfade veya sorguda müdafi sayısı sınırsız mıdır?

Kanun sadece ifade alma işlemi sırasında üst sınır olarak üç avukatın müdafii olabileceğini kabul etmiştir. Bu düzenleme 2014 sonrasında artık geneldir. Terör ve örgüt suçlarındaki ayrık düzenlemeler kaldırılmıştır.

Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde bir veya birden fazla  müdafiin  hukuki  yardımda  bulunmasını  (CMK 149/2, Yakalama Yönetmeliği 20/1) ve bu evrelerin her aşamasında onunla görüşme, ifade alma ve sorgu süresince yanında olma hakkını CMK149/3 de kabul etmiştir (Yakalama Yönetmeliği 20/3).

10 – Müdafi ile görüşmede ve ifade almadaki ihlaller nelerdir ?

10.1 – CMK 154 görüşmesi yapmasının engellenmesi.

Müdafiin CMK 154 uyarınca şüpheli ile başkalarının duyamayacağı   bir   ortamda   görüşmesinin   engellenmesi, CMK149/3’e aykırılık teşkil eder.

10.2 – Kolluğun ifade almasının yasak olduğu haller.

CMK Adli Kolluğa tek başına adli işlem yapma yetkisi vermemiş (CMK 161/2) sadece Olaya El Koymak, Tedbir uygulamak ve Yakalama Yetkisi (CMK 90) tanımıştır. Bu nedenle C. savcısının yazılı emri olmadan adli kolluğun ifade alması kanuna aykırıdır. Dosyayı inceleyerek ifade öncesinde C. savcısının ifade al emri bulunup bulunmadığını denetleyin.

Çocuk ve örgüt suçlarında kolluğa soruşturma işlemi yapma yetkisi verilmemiştir. CMK 251/1 ve ÇKK 15/1 de bu suçlarda soruşturma yapma yetkisi bizzat C. savcılığına verildiğinden eğer kolluk tarafından ifade alınmışsa yasaya aykırılık nedeni ile işlem yapın.

Kolluğun ifade almasının yasaklandığı bir diğer hal, kolluğun daha önce ifade almış olması halidir.

Kolluk memurları, yakaladığı kişiye yukarıda (9 da) belirttiğimiz kanuni haklarını bildirdikten sonra CMK 90/4 sadece bir defa ifade alabilirler CMK 148/5. Müdafiin bu hususa çok dikkat etmesi gerekir. Burada şüphelinin kendi rızası bile bunu geçerli hale getirmez.

İfade alma sırasında müdafiin hazır bulunmaması önemli bir ihlal yaratır. Hakim kararı olmaksızın yakalan kişi, kolluk veya savcı tarafından alınan ifadesinin yanı sıra Hakim tarafından yapılan sorgusunda da müdafiin hazır bulunması önemlidir (CMK 91/6).

10.3 – Yasak sorgu yöntemlerinin uygulanmamasını talep hakkı.

İfade verenin beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici ve CMK 148 de belirtilen yasak sorgu hallerin var olup olmadığı müdafi tarafından çok ama çok iyi bir biçimde kontrol edilmelidir. Özellikle sıkça başvurulan “Yorma” konusunda titiz davranmalı, hukuki yardımda bulunduğu kişinin bu halinin var olup olmadığını gerek kendisinden gerekse hayatın akışı ve meslek deneyimi açısından gözlemlerine dayanarak anlamalıdır. Gecenin ilerlemiş saatlerinde sabaha karşı alınan ifadelerde özellikle yorgunluk ve uykusuzluk kesin bir biyolojik ve fizik- sel bir belirtidir. Müdafi buna engel olmalı ve şüpheliyi de ikna etmelidir.

10.4 – “Mülakat”, “ön görüşme” diye bir kavram var mıdır?

Ceza Muhakemesi hukukunda, süjeler, kanun ile sınırları belirlenen işlemleri yaparlar. Kanun ifade alma, yer gösterme ve benzeri işlemleri tek tek sıralamıştır. Ancak ifade alma öncesinde yapıla gelen “mülakat ve sohbet” gibi işleme bilerek yer vermemiştir. Kolluk görevlisinin suç işlediği şüphesi olan herkese kolluğun hak bildirmesi ve özgür iradesi ile konuşuyorsa ifadesini alması söz konusudur. Bu nedenle mülakat gibi işlemler yok hükmündedir.

KAYNAK: Ceza Muhakemesinin Soruşturma Evresindeki Süjeler İçin CMK CEP KİTABI – 2015

İçeriğimize yorumda bulunmak ister misiniz?

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlginizi Çekebilir

Siteden...

İlgili İçerikler